Yenilenebilir Enerji Kaynağı Nedir?
Yenilenebilir enerji kaynakları, üretimi için fosil yakıtlar gibi uzun bir sürece ihtiyaç duymadan oluşan, çevre dostu olarak adlandırılan, sürekli olarak kendini yenileyen ve her zaman kullanıma hazır olarak bulunan bir enerji türüdür. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidrolik enerji, jeotermal enerji, biokütle enerjisi, hidrojen enerjisi, deniz kökenli enerjiler bulunmaktadır. Doğada yer alan kaynakların yenilenebilir enerji kaynağı olarak adlandırılabilmesi için enerji kaynağı ortalama insan ömrü içerisinde kendisini yenileyebilmesi gerekir. Yenilenebilir enerji kaynakları elektrik enerjisi başta olmak üzere araçlarda yakıt olarak, evlerdeki ısıtma sistemleri ve su ısıtma sistemlerinde kullanılmaktadır.
İçindekiler
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Nelerdir?
– Güneş
– Rüzgar
– Hidrolik
– Jeotermal
– Biyokütle
– Dalga, Gel-Git (Deniz Kökenli Enerjiler)
– Hidrojen
Yenilenebilir enerji kaynakları aynı zamanda Temiz Enerji Kaynakları olarak da bilinmektedir.
Havadan Elde Edilen Enerjiler Nelerdir?
1- Rüzgar Enerjisi
2- Güneş Enerjisi
Güneş Enerjisi Nedir?
Güneşin çapının yaklaşık olarak 1,4 milyar km olduğu ve ömrünün 5 milyar yıldan fazla olduğu bilinmektedir. Dünyamıza yaklaşık olarak 150 milyon kilometre uzaklıkta olan güneş, yeryüzünde bulunan yenilenemeyen enerji kaynakları ve yenilenebilir enerji kaynaklarının temelini oluşturmaktadır. Güneş çekirdeğinde bulunan hidrojen füzyon reaksiyonları sonucu helyuma dönüştürülür. Bu süreç sonucunda açığa çıkan enerjiye güneş enerjisi denilmektedir. Güneş enerjisi, Dünya’nın günlük hareketi ve yıllık hareketlerinden etkilenmektedir. Güneş ışınları dünyada tüm yıl boyunca kullanılan enerjinin yaklaşık 20 bin katı kadardır. Bu durum yeryüzünde şimdiye kadar bulunan fosil yakıt rezervlerinin yaklaşık 160 katını oluşturmaktadır. 1970’li yıllardan sonra gelişen teknoloji ve azalan maliyetler sonrası güneş enerjisi kullanılmaya başlanmıştır.
Dünyanın temel enerji kaynağı olan güneşin farklı kullanım alanları mevcuttur. Güneş enerjisinden ilk olarak 1950’li yıllarda su ısıtmak için yararlanılmıştır. Günümüzde güneş enerjisinin kullanımı yüksek enerjili ve düşük enerjili uygulamalar şeklinde iki kısımda incelenmektedir. Yüksek sıcaklıklı uygulamalarda güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretilmesinde yararlanılırken, düşük sıcaklıklı uygulamalarda ise ev ve işyerlerinin ısıtılması, sıcak su elde edilmesi, gıdaların pişirilmesi, seraların ısıtılması, deniz suyundan tuz ve tatlı su elde edilmesi, tarım ürünlerinin kurutulması, iletişim araçları ve ulaşım araçları gibi pek çok alanda kullanıldığı görülmektedir.
Farklı yöntem ve teknolojiler kullanılarak atmosfere yayılan güneş ışınlarından güneş enerjisi elde edilmektedir. Türkiye’nin farklı bölgelerindeki güneş enerji potansiyeli farklılık göstermektedir. Örneğin; güney ve güneydoğu bölgelerinde güneş enerjisi potansiyeli kuzey bölgelerine göre daha fazla olduğu görülmektedir.
Türkiye’de yıllık güneşlenme süresi 2640 saattir. Güneşlenme süresinin en fazla olduğu temmuz ayında 362 saat iken güneşlenmenin en az olduğu aralık ayında ise 98 saat olduğu görülmüştür. Türkiye’de güneş enerjisinden en fazla su ısıtmada yararlanılmaktadır. Dünyada ise Yunanistan, İsrail, İspanya, Libya, Suudi Arabistan, Cezayir, Fas, İran, Çin, Japonya, ABD, Meksika, Güney Afrika gibi ülkelerde güneş enerji potansiyellerinin fazla olduğu görülmektedir. Güneş enerjisi ucuz ve boldur. Ayrıca, çevreye verdiği zarar minimum olan ve insanların faydalanabileceği en büyük enerji kaynağıdır. Ancak dünyanın her yerinde ve yılın her mevsimi aynı oranlarda görülmemesi ve güneş enerjisi kaynaklarının kurulum giderlerinin yüksek olması yaygın olarak kullanılmasını engelleyen en önemli sebeplerdendir.
Rüzgâr Enerjisi Nedir?
Yeryüzünde bulunan toprak ve suyun güneş ışınlarını yansıtması atmosferde ısı farklılıklarına neden olmaktadır. Bu yüzden yükselen sıcak hava kütleleriyle soğuk hava kütleleri yer değiştirerek rüzgarları oluşturur. Rüzgâr enerjisi hava hareketlerinden doğan enerjinin, elektrik enerjisine dönüştürülmesidir. Rüzgâr enerjisi güneş enerjisinin yaklaşık olarak %2’lik kısmının dönüşümünden oluşmaktadır. Günümüzde rüzgâr santralleri denize kıyısı olan dağlık kesimlere kurulmaktadır.
Eski çağlardan beri rüzgâr enerjisinden yararlanılmaktadır. Çin ve Mezopotamya gibi uygarlıklarda rüzgâr enerjisinden tarımda sulamada yararlanılmıştır. Ayrıca rüzgâr enerjisinin kullanıldığı yerler arasında İskenderiye’de kullanılan yel değirmenleri ve yelkenli gemilerin bulunduğu görülmektedir. Yel değirmenlerinin günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte rüzgâr türbinleri halini almıştır. Rüzgâr türbinleri ortalama 20 yıl çalışabilmektedir. Bunların yanında geçmişten günümüze kadar tarımdan elde edilen ürünlerin öğütülmesinde, suyun pompalanmasında da rüzgâr enerjisinden faydalanılmıştır. Günümüzde ise toplumların elektrik ihtiyaçlarını karşılamada kullanılmaktadır.
Rüzgâr enerjisinden elektrik enerjisi üretimini sağlayan türbinler ilk kez 19. Yüzyıl sonlarında Paul la Cour tarafından Danimarka’da kurulmuştur. ABD’de ise yel değirmenleri yerine rüzgâr türbinleri kullanılarak enerji üretilmiştir. Türkiye’de rüzgâr enerjisi kullanımı çok eski zamanlara dayanmamaktadır. Rüzgâr enerjisi santrali ilk olarak 1998 yılında İzmir Çeşme’ye kurulmuştur. Türkiye’de rüzgâr enerjisinden en fazla yararlanılan bölgeler Ege, Akdeniz ve Marmara bölgeleridir. Bandırma, Manisa, Hatay ve Çanakkale’de rüzgâr enerji santrallerinin kurulduğu görülmektedir.
Rüzgâr enerjisi daha çok kırsal alanlara ve denizlere kurulan santraller kullanılarak elektrik enerjisinin üretiminde kullanılmaktadır. Rüzgâr, doğada bol ve sınırsız olarak bulunan sürekli bir kaynaktır. Ancak enerjiye dönüştürülmesi sürecinde gürültü kirliliği, kuşlara zarar vermesi, doğada hava akımlarının devam ettiği sürece elde ediliyor olması gibi sınırlılıkları da mevcuttur.
Hidrolik Enerji Nedir?
Latincede hidro kelimesinin anlamının su olduğu bilinmektedir. Suyun gücünden ortaya çıkan bir enerji türüdür. Hareket eden suyun potansiyel enerjisinin kinetik enerjiye dönüşümüyle elde edilen, suda depolanan enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi sonucu oluşan yenilenebilir enerji çeşididir.
Ülkemizde ve dünyada yaygın olan bir enerji türüdür. Günümüzde 160’tan fazla ülke hidrolik enerjiden faydalanmaktadır. Paraguay, İzlanda, Nepal, Kongo, Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler enerji ihtiyaçlarının %99,5’ini hidrolik enerjiden sağlamaktadır. Türkiye’de ise yaklaşık olarak 120 tane doğal göl, 591 tane baraj gölü ve 21 tanede büyük akarsu bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’de şimdiye kadar toplam 672 tane hidroelektrik santrali bulunduğu bilinmektedir. Türkiye’de bulunan hidroelektrik santrallerinden elde edilecek elektrik enerjisinin üretim oranı %19,77’ ye karşılık geldiği görülmektedir.
İnsanoğlu eski zamanlarda su gücünü değirmen taşlarını çevirmek için kullanmıştır. Günümüzde ise hidrolik enerji daha çok akarsu ve nehirlerin fazla olduğu yerlere kurulan barajlardan elektrik enerjisi elde etmede kullanılmaktadır. Hidrolik enerji santralleri ve barajlar elektrik enerjisinin üretilmesinin yanında tarımda sulama amaçlı, erozyon, sel ve taşkın gibi doğal afetlerin önlenmesinde, evlerde kullanılan şebeke sularında kullanılmaktadır.
Hidroelektrik santrali 3 çeşitten oluşmaktadır. Bunlar depolamalı , doğal akışlı ve pompaj rezervuarlı şeklindedir. Depolamalı sistemde suyun önüne kurulan baraj ve barajın arkasında kalan kısımda bir rezervuar oluşturulur. Bu depodan elektrik enerjisi sağlanır. Doğal akışlı sistemlerde, akarsu üzerine yerleştirilen bir ayarlayıcı aracılığıyla enerji üretilmektedir. Nehir tipi sistemler daha çok orta ve küçük ölçekli sistemlerden oluşmakta ve mevsimsel değişimlerden etkilenmektedir. Pompalı depolamalı sistemlerde ise enerji kullanımının az olduğu saatlerde şebekedeki suyu bir üst depoda toplayarak enerji ihtiyacının fazla olduğu zamanlarda da toplanan bu enerjinin tekrar alt depoya indirerek enerji üretilmektedir.
Hidrolik enerji, çevreye zararının az oluşu ve hava kirliliğine neden olmaması, üretim maliyeti ve bakım ihtiyacının az olması dolayısıyla avantajlıdır. Ayrıca, dışardan alınmaması ve güvenilir bir enerji kaynağı olması kullanımını gün geçtikçe arttırmaktadır. Bu yüzden güneş, rüzgâr, dalga enerjisi, jeotermal enerji gibi diğer enerji kaynaklarına göre daha fazla kullanılmaktadır. Bunun nedeni hidrolik enerjinin kısa sürede ve aynı miktarda enerji üretebilecek kapasiteye sahip olmasıdır. Ayrıca ek bir sisteme ihtiyacı yoktur. Doğada var olan su döngüsü bozulmadığı sürece sürekli olarak elde edilebilecek bir enerji türüdür. Ancak düşen yağış miktarına göre değişmesi, yatırım maliyetlerinin fazla olması gibi etkenler dezavantajları arasında yer almaktadır.
Jeotermal Enerji Nedir?
Latince kökenli geo ve therma kelimelerinin birleşiminden oluşan ve yer ısısı anlamına gelen jeotermal kelimesiyle ifade edilir. Jeotermal enerji, yerin derinliklerinde biriken sıcak suyun yeryüzüne taşınmasıyla oluşur. Sıcaklıkları sürekli değişen, çevresindeki yeraltı ve yerüstü sularına göre çeşitli gazlar, mineraller ve tuz içeren sıcak su veya buhara jeotermal denir. Yeraltında bulunan bazı sert kayaçlarda su bulunmamasına rağmen jeotermal enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir.
Jeotermal sistem, ısı kaynağı, rezervuar kayaç, ısıyı taşıyan akışkan ve ısı kaybını engelleyen örtü kayaç olmak üzere dört ana unsurun birleşmesiyle oluşmaktadır. Dünya’nın merkezinde sıcaklığı yaklaşık 4200 °C olan magma adı verilen eriyik kütle vardır. Çeşitli tektonik hareketler sonucu magma yeryüzüne doğru hareket eder. Yeryüzünde meydana gelen kar, dolu, yağmur gibi hava olayları sonucu oluşan su, yerkabuğundaki kırık ve çatlaklardan yeraltına iner. Yeraltına inen su magma sayesinde ısındıktan sonra gözenekli ve geçirimli olan hazne kayaçlarda birikir. Biriken suların bir kısmı kendiliğinden yeryüzüne çıkar. Bir kısmı ise üzeri geçirimsiz olan örtü kayaçlara sondaj yapılarak yeryüzüne çıkarılır.
Jeotermal enerjinin kullanımı eskilere dayanmaktadır. MÖ 10.000’li yıllarda Akdeniz Bölgesi’nde çanak, çömlek, tekstil ve cam yapımında yararlanılmıştır. MÖ 1500’lü yıllarda yaşayan Romalılar ve Çinlilerin ise temizlik, sağlık, yemek pişirme, ısıtma ve eğlence amaçlı jeotermal enerjiden yararlandıkları bilinmektedir. Dünyanın birçok yerinde jeotermal enerjiden elektrik enerjisi elde etmenin yanında tarım, sanayi, ısınma, sağlık, turizm ve içme suyu gibi alanlarda da faydalanılmaktadır. 1322’de Fransız köylülerin sıcak suyu evlerinde ısıtma amaçlı kullandıkları bilinmektedir. 1891 yılında ABD’nin Idaho eyaletinde ve 1929 yılında ise ABD’nin Oregon eyaletinde aynı amaçlı kullanımlar rapor edilmiştir. 1904 yılında ise İtalya’da ilk kez jeotermal enerjiden elektrik enerjisi üretilmesi amacıyla yararlanılmıştır.
Türkiye jeotermal enerji açısında dünyada 7. sırada yer almaktadır. İlk olarak 1963 yılında İzmir Balçova’da jeotermal sondaj kuyusu açıldığı bilinmektedir. Türkiye sıcak su kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Yaklaşık 1000’den fazla jeotermal kuyusu bulunmaktadır. 170 tanesinin sıcaklığı 40°C ’nin üzerindedir. Ancak 11 tanesinin elektrik üretimine uygun olduğu bilinmektedir. Türkiye’de bulunan jeotermal enerjisinin büyük çoğunluğu düşük enerjili olduğu için elektrik üretimi için kullanılamamaktadır. Denizli Kızıltepe Bölgesi en fazla elektrik üretilen bölgedir.
Jeotermal enerji sıcaklıklarına göre düşük sıcaklıklı sahalar , orta sıcaklıklı sahalar ve yüksek sıcaklıklı sahalar olmak üzere 3’e ayrılmaktadır. Düşük ve orta sıcaklıklı sahalarda sera ve konutların ısıtılması amacıyla kullanılmaktadır. Ayrıca kâğıt, dokuma sanayisi, dericilik, soğutma tesislerinde, kimyasal madde üretimi sırasında kullanılmaktadır. Orta sıcaklıklı sahalarda teknolojinin de gelişmesiyle birlikte elektrik üretimi sağlanmaktadır. Yüksek sıcaklıklı sahalarda ise elektrik üretimi eskiden beri yapılmaktadır. Jeotermal enerji, ucuz, yenilenebilir, hava olaylarından etkilenmeyen, doğada bulunan ve çevreyi kirletmeyen bir enerji türüdür.
Biokütle Enerjisi Nedir?
Biokütle, yeşil bitkilerin fotosentez yoluyla güneş enerjisinin kimyasal enerjiye dönüşmesiyle ortaya çıkan ve canlıların kökenini oluşturan organik maddelerden oluşmaktadır. Ayrıca karbon içeren her türlü hayvansal ve bitkisel organik maddeye de biokütle denilmektedir. Biokütle enerjisi ise doğada bulunan odun, bitki kalıntıları ve hayvan kalıntıları gibi organik atıklar aracılığıyla elde edilen bir enerji kaynağıdır. İnsanlığın ilk dönemlerinden beri biyolojik kökenli kaynaklardan enerji elde edilmektedir. Kullanılan en önemli kaynak da orman ekosistemi içinde bulunan ağaçlardan elde edilmektedir. Ağaç gövdelerinde bulunan dal, yaprak, kök ve kabukları enerji elde etmede kullanılmaktadır.
Biokütle enerjisi kaynakları karadan denize kadar geniş bir alanda yer almaktadır. Kavak, söğüt gibi hızlı büyüyen ağaçlar, otlar, denizdeki algler, yosunlar, evsel atıklar, sanayi atıkları, mısır, buğday gibi özel yetiştirilen bitkiler, sebze ve meyve artıkları, hayvan dışkıları biokütle enerjisi için kaynak oluşturmaktadır.
Biokütleyi oluşturan kaynaklar, doğal yollarla elde edilebileceği gibi çeşitli işlemler sonucunda da elde edilebilmektedir. Biokütle materyalleri doğrudan yakma, havasız çürütme, gazlaştırma, piroliz, fermantasyon, biofotoliz, esterleşme reaksiyonları, hidroliz gibi yakıt teknikleri kullanılarak biyogaz, çöpgazı, biodizel, hidrojen, gübre gibi yakıtların elde edilmesinde kullanılmaktadır. Ar vd. ’e göre biokütle kaynakları elde edilirken kullanılan teknikler 6’ya ayrılmaktadır:
Doğrudan yakma: Bilinen en eski yöntemdir. Son zamanlarda yeni yakma yöntemleri geliştirilmektedir. Biokütle içindeki yanabilir maddenin oksijenle yanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Havasız çürütme: Oksijensiz ortamda yaşayan mikroorganizmalar tarafından yapılmaktadır. Biokütle, oksijensiz ortamda yer alan mikroorganizmaların fermantasyon yaparak ortama gübre, karbondioksit ve metan gazı bırakması sonucu oluşur.
Fermantasyon: Biokütlede değişik oranlarda hemiselüloz ve lignin bulunmaktadır. Selülozun enzimatik tepkimeler sonucunda glikoza kadar parçalanması olayıdır. Glikozun fermantasyonu sonucu etanol, aseton gibi ürünler elde edilmektedir.
Piroliz: Organik moleküllerin oksijensiz ortamda parçalanmasıyla gaz, katran, odun kömürü, su ve organik bileşik oluşturması işlemidir.
Gazlaştırma: Karbon içeren biokütlelerin yüksek sıcaklıkta bozunmasıyla yanabilir gaz oluşturma işlemidir.
Biyofotoliz: Bazı mikroskobik canlıların güneş ışığı yardımıyla deniz suyundan hidrojen ve oksijen elde etme sürecidir.
Bio-enerji denilince ilk akla gelen bakteriler tarafından parçalanma sonucu açığa çıkan biyogazdır. Bio-motorin ve bio-dizel de diğer biokütle enerjisi formlarıdır. Biokütle enerjisi katı , sıvı ve gaz şeklinde başta yakıt, konutları ısıtma, elektrik üretimi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Günümüzde Danimarka, Finlandiya, Avusturya ve Amerika gibi ülkelerde biokütle enerjisinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkiye’de bu potansiyele sahiptir ve biokütle enerjisinden yararlanılmaktadır. Biokütle enerjisi atıkların tekrar kullanılması ve enerjiye dönüştürülmesi açısından önem arz etmektedir. Genel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak bilinmektedir. Ancak çöp ve benzeri atıkların yakılması çevre kirliliğine neden olduğundan bazı önlemler alınması gerekmektedir.
Deniz kökenli Enerjiler Nedir?
Yeryüzünde yaşayan canlılar doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Dalgalar da aynı canlılar gibi doğar, gelişir ve yok olurlar. Dalgalardaki potansiyeli kullanmak, geliştirmek, elektrik üretmek insanoğlu için yeni bir enerji kaynağı haline gelmektedir. Güneş ve rüzgâr enerjisiyle kıyaslandığında dalga enerjisi yeni ve büyük çoğunluğunun daha keşfedilmediği görülmektedir. Deniz kökenli yenilenebilir enerji kaynakları dalga enerjisi, deniz akıntıları enerjisi , gel-git enerjisi, vivace enerjisi ve deniz sıcaklık enerjisi olmak üzere 5’e ayrılmaktadır. Aralarında günümüzde en yaygın kullanılanları dalga ve gelgit enerjileridir. 25 Rüzgâr başta olmak üzere denizlerin derinliklerinde meydana gelen depremler, deniz taşıtları, Ay ve Güneş çekim kuvvetleri gibi dış etkilerden etkilenen suyun yüzeyinin tekrar eski haline gelebilmesi için oluşan hareketler dalga enerjisini oluşturmaktadır. Dalga enerji için derin sulara ve uygun dalga boyutlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Dalga enerjisi, kıyılara ve açık denizlere kurulan santraller aracılığıyla elde edilmektedir. Ayrıca santraller deniz yüzeyi veya deniz diplerine de kurulabilmektedir. Gelgit enerjisi ise; Ay’ın az da olsa Güneş’in ve Dünya’nın arasında olan kütle çekim kuvvetinin etkisiyle okyanus sularının yükselip alçalmasından faydalanılarak elde edilmektedir. Gelgit genliğinin geniş olduğu nehir ağızlarına ya da deniz kıyılarına kurulan barajlar günümüzde yer alan gelgit enerji santral modelini oluşturmaktadır. Vivace enerjisi, deniz içerisindeki girdap kaynaklı titreşimlerden elde edilmektedir. 2005 yılında keşfedilen ve deneme aşamasında yer alan bir sistemdir.
Dalga enerjisi, iki yüz yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak uzun yıllar üzerinde çalışılmamıştır. A. V. Stahl 1892 yılında deniz dalgalarından enerji elde edilmesi üzerine ilk çalışmalarını yapmıştır. Günümüzde de çeşitli çalışmalar ve sistemlerle dalga enerjisi elde edilmektedir. Dünyanın yaklaşık dörtte üçü sularla kaplı olduğundan dalga enerjisi potansiyeli yüksektir. Ancak dalga enerjisinin Dünyadaki dağılışı diğer yenilenebilir enerji kaynakları gibi düzenli değildir. Türkiye’nin de etrafı denizlerle kaplı olmasına rağmen elektrik enerjisi üretiminde kullanımı yaygınlaşmamıştır.
Dünyada İngiltere başta olmak üzere Portekiz, İspanya ve ABD gibi ülkelerde dalga enerjisi elde edilmektedir. Gel-git ve dalga enerjisi, Kanada’nın kuzeyi, İskoçya’nın batı sahilleri, ABD’nin kuzeydoğu ve kuzeybatı sahilleri, Güney Afrika ve Avusturya’da bulunmaktadır. Dünyada iki büyük gel-git santralinden biri Fransa’nın St Malo yakınlarında diğeri ise Kanada’da Annapolis’de bulunmaktadır. 1961-1989 yıllarında Çin’de 9 tane santralin bulunduğu bilinmektedir. Türkiye sahilleri gelgit enerjisine uygun olmadığı için dalga enerjisi ve boğazlardaki deniz akıntıları kullanılarak enerji elde edilmektedir. Türkiye’de Karadeniz’in batısı, İstanbul Boğazı’nın kuzeyi ve Ege Denizinin kuzeybatı kıyıları dalga enerjisi üretmek için uygun yerler arasında yer almaktadır.
Dalga enerjisi kaynakları diğer enerji kaynaklarına göre oldukça sınırlı bölgelerde kullanılabilmektedir. Tükenmeyen bir enerji kaynağı olmakla beraber bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Belirli saatlerde elde edilebiliyor olması ve dünyada sadece belirli yerlerde elde edilebiliyor olması dezavantajları arasında yer almaktadır.
Hidrojen Enerjisi Nedir?
Hidrojen 1500’lü yıllarda bulunmuştur. 1700’lü yıllarda da yanma özelliği keşfedilen bir elementtir. Doğada en fazla bulunan, renksiz, kokusuz, zehirsiz ve havadan 14,4 kez daha hafif olan bir gazdır. Evrenin temelinde yer alan hidrojen doğal bir yakıt olmayıp açığa çıkarılması gerekmektedir. Güneş, rüzgâr, su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından ve kömür, doğalgaz gibi yenilenemeyen enerji kaynaklarından elde edilmektedir.
Fosil yakıtlardan elde edilen hidrojen enerjisi yaydığı sera gazları sebebiyle çevre dostu kabul edilmemektedir. Hidrojen enerjisinin yenilenebilir enerji olabilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi gerekmektedir. Hidrojen enerjisi, dünyada farklı yöntemler kullanılarak elde edilmektedir. ABD ve Çin’de kömürden, Arjantin’de rüzgârdan, Brezilya’da nehirlerden, Ekvator’da ise güneşten yararlanılarak hidrojen enerjisi elde edilmektedir. Türkiye’de ise jeotermal kaynaklardan, rüzgârdan ve Karadeniz’de bulunan hidrojen sülfürden elde edilmesi amaçlanmaktadır.
Tablo 2.Çeşitli hidrojen üretim yöntemleri
Güneş Enerjisi Suyun elektrolizi, Fotolitik ve termal parçalanması Rüzgâr Enerjisi Suyun elektrolizi Jeotermal Enerji Yüksek sıcaklık elektrolizi, Suyun elektrolizi Nükleer Enerji Suyun elektrolizi, Suyun termal parçalanması Biokütle Fermantasyon, Gazlaştırma, Piroliz Doğal Gaz Piroliz, Buhar ve Plazma reformasyonu Kömür, petrol Gazlaştırma, Kısmi oksidayon Dalga Enerjisi, Hidroelektrik Suyun elektrolizi
Hidrojenin depo edilebiliyor olması ve hızlı dağılma özelliğinden dolayı tehlike arz etmemektedir. Hidrojen enerjisi NASA’daki uzay çalışmalarında yakıt pili olarak, cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar gibi mobil uygulamalarda, konutlarda ısıtma amaçlı, ulaşım, savunma sanayisinde ve elektrik enerjisinde kullanılmaktadır.
a